Arama Sonuçları
"" için 257 öge bulundu
- Padişah Kutsiyet - Tarih
Padişah Kutsiyet - Tarih 1512' de ölen II.Beyazıt'dan "Veli" diye söz ediliyordu. Bu malumatı söylenti değil, kanıtlanmış bir olgu olarak aktaran, III.Mehmet döneminin şeyhülislamı Hoca Saadettin'e göre, Beyazıt'ın mezarından alınan toprak pek çok hastalığı iyileştiriyor ve onun başında yapılan her dua kabul oluyordu. Osman'ın yeğeni Aydoğdu'nun mezarının çevresinde üç kere dolaştırılan hasta atların iyileştirme gücüne sahip olduğuna inanılıyordu. 19.Yüzyılın başlarında yazan Cabi, II.Mahmut'a atıfta bulunarak, ekmeğin kalitesizliği ve kıtlığı için padişaha beddua ettikten sonra kör olan iki farklı kadının hikayesini anlatmıştır. Padişah vebadan ölen birinin cenazesinde dua ederse, şehrin vebadan kurtulacağı yönünde yaygın bir inanış vardı; 1812 Ramazanı'nda II.Mahmut'un Ayasofya'daki cenaze namazlarına katııdığı yönünde bolca söylenti çıkmıştı; vebanın alıp yürüdüğü bu dönemde padişahın cenaze namazlarında boy göstermesi, bu inanca göre bir hareket olduğu düşünülebilir. Ebru BOYAR- Kate FLEET, Osmanlı İstanbul'un Toplumsal Tarihi
- Antik Roma'da Trafik ve Uyku - Tarih
Antik Roma'da Trafik ve Uyku - Tarih Roma'da servet sahipleri dışında kim uykusunu alabilir? İşte nizamsızlığın kökeni burada yatıyor. Daracık dolambaçlı sokaklardaki katarların sebep olduğu sıkışıklık, trafik baş gösterdiğinde arabacılar arasında başlayan ağız dalaşı, bunlar uykuyu imkansız kılıyor. Philip MATYSZAK, Antik Roma'da 24 Saat
- Roma'da İtfaiye Teşkilatı - Tarih
Roma'da İtfaiye Teşkilatı - Tarih Birinci yüzyılın başında İmparator Augustus vigiles birliğini kurmadan önce Roma'da yalnızca özel şahsa ait itfaiye teşkilatı bulunuyordu. Bunlardan biri, Roma'nın kodamanlarından biri Licinius Crassus'a aitti. Bir ev yangını durumunda bu yardımsever şahıs alevler içindeki binaya hazırda bekleyen itfaiye erleriyle birlikte çıkagelir, mülk ona satıldığı an yangını söndürürdü. Binanın eski sahibi ne kadar uzun tereddütte kalır ve pazarlık yapmaya kalkarsa, bina o kadar çok yanarak değerini kaybederdi. Philip MATYSZAK, Antik Roma'da 24 Saat
- Milli Mücadelenin Hararetli Günleri - Tarih
Milli Mücadelenin Hararetli Günleri - Tarih İstanbul'daki İngiliz makamları, Türkiye'de milli hareketin böylesine gelişmesinden kaygılıdırlar. Damat Ferit Paşa'nın devrilmesinden sonra kaygıları daha da artmıştır. 4 Ekim'de Mr. Hohler, Mustafa Kemal yüzünden İngilizlerin Türkiye'de "gittikçe çamura battıklarını" söyler. 10 Ekim'de Amiral de Robeck, "Mustafa Kemal dişlerini gösterince İngiliz aslanının prestijinin sarsıldığını" yazar.
- Ölüm Korkusu ve Kardeş Katli - Tarih
Ölüm Korkusu ve Kardeş Katli - Tarih Sultan İbrahim, amcası Sultan Mustafa gibi aklen zayıf ve biçare idi. Şehzadeler dairesinin basık tavanları altında on beş seneden beri elim bir hayat geçiriyor, kardeşi Sultan Murad'ın dehşetinden titriyordu. Daima korku içinde idi. Gözlerinin önünde cellat manzarası, yeniçeri hücumları olduğu halde her şeyden ümidini kesmiş, cariyelerden başka bir şey düşünemiyordu. Kardeşi Kasım'ın birdenbire boğdurulması, üvey kardeşlerinin bir gün içinde kementler altında can vermeleri, zayıf asabına zararlı bir tesir meydana getirmişti.... Sultan İbrahim'e devlet ricali "Ş ehzadem başınız sağolsun, Sultan Murad öldü. Saltanat tahtı sizindir " dediler. Sultan İbrahim gözlerini açmış, şaşkın ve dalgın gözlerle bakıyor, odasından dışarı çıkmaya cesaret edemiyordu. Sultan Murad'ın öldüğüne inanmıyor ve " Siz bana hile edersiniz. Bana taht ve saltanat gerekmez. Kardaşım sağolsun, benden ne istersiniz" diyordu. Sultan İbrahim, bu saray ricalinin hareketini kardeşinin kendisini öldürtmek için terkip ettiğine inanıyordu. Sultan İbrahim'i ikna edemeyen devlet ricali Kösem Sultan'a bildirirler durumu. Ancak şehzade, annesi Kösem Sultan'a da inanmayınca Sultan Murad'ın cesedini göstermeye gönderirler. Sultan İbrahim cesede yaklaşır yaklaşmaz yüzünü açtılar; Sultan Murad şalın altında sapsarı, yanakları çökmüş yatıyordu. Sultan İbrahim, kardeşinin cansız bedenine dikkatlice baktı ve sevincinden taht odasına koştu. Sonra biraz düşündü ve kardeşinin öleceğine inanamadı. Tekrar geri döndü yüzünü açtırdı, dikkatli dikkatli baktı, bir daha dirilmeyeceğine ikna olur olmaz tahta geçmeye razı oldu.
- Bülent Ecevit'in Seçimi - Tarih
Bülent Ecevit'in Seçimi - Tarih İnönü, Demokratların Akis'teki yazıları nedeniyle bir kez cezaevine yolladığı damadını milletvekili yaparak koruma zırhına almayı planlıyordu. Ancak Metin Toker, siyasette değil gazetecilikte kalmayı tercih ediyordu. Ecevit, meslektaşına " Senin kontenjanına ben talibim " dedi. Siyasette yetenek ve eğitimin yeterli olmadığını, kimi zaman torpilin de işlemesi gerektiğini anlamıştı. Böylece henüz 32 yaşındaki Bülent Ecevit Ankara 13.sıradan milletvekili oldu. O yıllarda en çok oyu alan parti, o ilin bütün vekillerine sahip oluyordu. 1957 seçimlerinde Ankara'yı CHP alınca Bülent Ecevit lacivert takım elbisesini giyip meclis yolunu tuttu. Rıdvan AKAR -Can DÜNDAR, Karaoğlan
- 12 Eylül'e Günler Kala - Tarih
12 Eylül'e Günler Kala - Tarih Demirel hükümeti 12 Kasım 1979'da kurulmuş, daha güvenoyu bile almadan Milli Güvenlik Kurulu'nu toplantıya çağırmıştı. Başbakan Süleyman Demirel, ordunun "anarşi ve terör" sorununun üstesinden gelmesini istiyordu. 22 ay süren CHP iktidarında 2532 yurttaş öldürülmüştü; ölümler tırmanıyordu, tırmandırılıyordu. CHP Nevşehir İl Başkanının cenaze töreninde ana muhalefet partisi genel başkanı Ecevit'e silahlı saldırı dünyayı karıştırırken, Süleyman Demirel rahattı, çok rahattı üstelik. " Valinin bana verdiği bilgiye göre Nevşehir'de sükunet vardır " diyordu. Ecevit " Kölelik yerine ölümü göze alanların özgürlüğü yaşatacağını söylüyor" , Nevşehir'de yaratılmak istenen durumun "işgal altındaki ülkelerde bile görülmeyecek bir kötüye gidiş" olduğunu duyuruyordu. Alparslan Türkeş, arada bir söze karışıp, militanlarına işaret veriyor, "İ ç savaş çıkarmak isteyenlerin komünistler olduğunu " hatırlatıp, yeni acılara neden oluyordu. Erbil TUŞALP, Bin Belge
- Hititlerde Kadın - Tarih
Hititlerde Kadın - Tarih Tavannana Şakuvaşşar II.Hattuşil Çok mühim bayramlardan biri olan pırasa bayramında kral ile kraliçeye tamamen eşit muamele yapılmaktadır. Bazı bayramlarda ise yalnız kraliçeler ve diğer kadılar katılmakta idi. Genellikle kraliçelere "Şakuvaşşar" deniliyordu, fakat hüküm sürmekte olan kralın birinci meşru zevcesine Tavannana diyorlardı. Kocaları ölen Tavannanalar unvan ve mevkilerini oğulları muhafaza ediyordu. Yeni kralın karsı ancak kayınvalidesinin ölümünden sonra Tavannana unvanını alabiliyordu. II.Hattuşil meşhur vasiyetnamesinde kraliçeden yani karısından acı acı şikayet ediyordu. Kraliçenin yakaladığı bir gizli yazışmasında " Yılan ol gel, Hattuşa'yı sok, kurtar bizi bu canlı cenazeden, benim iktidarımda her şey çok güzel olacak " diye yazdığı vasiyetnamesinde anlatmaktadır... Necati GÜLTEPE, Türk Kadın Tarihine Giriş
- Slavlar: Ortaçağ - Tarih
Slavlar: Ortaçağ - Tarih On iki milyon Afrikalının Yeni Dünya'da kölelik yapmak üzere kaçırılmasından önce başlıca kurbanlar, köleliğe adını veren Slavlardı. Romalılar, Hristiyanlar, Müslümanlar, Vikingler ve Tatarlar tarafından avlanan Slavlar, dünyanın dört bir köşesine gönderiliyordu. Zamanla Slav sözcüğü yabancı anlamında kullanılmaya başladı; dinlerin büyük bir bölümü yabancıların köleleştirilmesine icazet veriyordu; böylece köle olarak dışarıya pazarlanan Britanyalı çocuklar (kız çocukları daha fazla para etsin diye semirtilirdi) Slav oluverirdiler. **Modern İngilizce' de köle anlamına gelen "slave" sözcüğünün kökeni, Ortaçağ Latincesinde Orta Avrupa'da yaygın olarak köleleştirilmiş Slavlar için kullanılan "sclavus" sözcüğüne dayanır. Theodore ZEDLIN , İnsanlığın Mahrem Tarihi
- Türkiye'nin İlk Uçak Fabrikası: Şükrü Er - Tarih
Türkiye'nin İlk Uçak Fabrikası: Şükrü Er - Tarih Uçak Yüksek Mühendisi Şükrü ER de 1950 yılında kapatılan uçak fabrikaları için aynı şeyi söylemekteydi: " Fabrikalar kapatılmadı, sipariş alamayan fabrika ne olur, iflas eder " Şükrü ER, özellikle 1947 yılından sonra Türkiye'nin ihtiyacı olan uçak siparişlerinin, THY uçak fabrikası yerli uçak imal ettiği halde yabancı ülkelere verildiğini... 1925 yılında Mustafa Kemal tarafından temeli atılan havacılık sanayimiz TOMTAŞ, Kayseri ve Eskişehir tayyare fabrikalarıyla kurulma devresini tamamlamış, 1937 yılında yapılan planlama ve yine onun güdümlemesiyle THK Etimesgut Uçak Fabrikası, THK Gazi Uçak Motor Fabrikası ile Ankara Rüzgar Tüneli bir kombine halinde kurularak gelişme dönemine girmiştir. İsmail YAVUZ, Mustafa Kemal'in Uçakları...
- Mustafa Kemal’in Uçakları: Türkiye’nin Uçak İmalat Tarihi( 1923-2012) - Kitap Tavsiyesi
Mustafa Kemal’in Uçakları: Türkiye’nin Uçak İmalat Tarihi( 1923-2012) - Kitap Tavsiyesi İsmail YAVUZ Yayın evi: Türkiye İş Bankası Tür: Tarih Basım Tarihi:2020 Sayfa Sayısı:256 1923’ten beri hava sanayisinin kurulma çalışmaları başlamıştır. 1950’lere kadar hava sanayisi için yurt dışına öğrenciler gönderilmiş, ülkede fabrikalar açılmış, yurt dışından gelen öğrenciler fabrikalarda istihdam edilmiş, İstanbul-Ankara üniversitelerinde makine, İTÜ’de uçak bölümü açılmış ayrıca okullar açılarak yine bu alanda uzman öğrenciler yetiştirilmeye çalışılmıştır. Fakat M.Kemal’ in ölümüyle birlikte yönetim kadroları tasfiye edilmiş ve bu da her alan da olduğu gibi hava sanayisinde de kendisini göstermiştir. 1960’lı yıllara doğru yaklaşırken ülkenin uçak siparişleri, kendi kurduğumuz fabrikalarımızdan değil Avrupa ve ABD’ye verilmiştir.1947 Marshall planı, 1949-50 yıllar arası Hilt Raporu, Roker Raporu ve içlerinde en önemlisi 1949 Thornburg Raporu kabul edilip, uygulanması sürecinde uçak fabrikalarımız uçaktan çok soba- traktör- tekstil alanlarında üretime başlamıştır. Bu durum sonun başlangıcı olmuş, ülkemizin uçak fabrikalarının kapılarına mühür vurmak zorunda bırakmıştır. Kitap bu süreci anlatırken, 1973’te kurulan TUŞAŞ’ın kurulma amacı, gelişim aşamaları da yazılmış ve bizlere "Türkiye’nin hava sanayi serüvenine" ait bilgiler verilmiştir. Kitabı önemli kılan özellikler arasında bolca görsel fotoğrafların ve resimlerin yer almasıdır. Ayrıca ilk sayfalarda okuyucuyu sıkacak gibi duran uçaklara dair ayrıntılı bilgiler verilmişse de yazar bu bilgileri akıcı, yalın bir dille yazdığı için sizi sıkmadan, yormadan ve bir solukta okutan kitaplar arasına girmiştir. Kitap sadece uçağa meraklılar için değil her alanda tam bağımsız olma yolunda giden bir ülkenin neden-nasıl-niçin önünün kesildiğini anlamak isteyenlerin okuması gereken kitaplardan birisi olmuştur.
- Cennet İle Cehennemin Evliliği - Kitap Tavsiyesi
Cennet İle Cehennemin Evliliği - Kitap Tavsiyesi William BLAKE Çeviren: Burhan Sönmez Yayınevi: Ayrıntı Yayınevi Basım Tarihi: 2016 Sayfa Sayısı:77 77 sayfalık kısa bir kitaptır ama kendi çağını açan kitaplardan biridir Cennet ile Cehennemin Evliliği. 1790-93 yılları arasında levhalara oyularak yapılan resim ve düz yazıya yakın şiirlerden oluşur kitabın aslı. Günümüzde ise sol tarafında resimler sağ tarafında ise nesre yakın şiirlere yer verilerek kitap şekline getirilmiştir. İyi-kötü, cennet-cehennem, din-akıl, Tanrı-şeytan, Tanrı-insan, melek şeytan, beden- ruh gibi ikili zıtlıkların insanlara özgü ve gerekli olduğunu yazmıştır Blake: “Zıtlıklar olmazsa gelişme de olmaz. Çekicilik ve İticilik, Akıl ve Enerji, Sevgi ve Nefret gereklidir İnsanın varlığı için” Şiirlerde kutsal kitaplardan (Tevrat-İnci), kadından, kölelikten, özgürlükten, meleklerden… gibi kavramlardan yola çıkan yazar dini sorgulayarak felsefesini yazıya ve resme dökmüştür. Dili ağır, yoğun anlatımlıdır. O yüzden her bir cümleyi, sayfayı okuduktan sonra düşünün, anlayın, sorgulayın sonra bir sonraki cümleye, sayfaya geçin. Çünkü gizemli, derin anlamlı , sizi sorgulamalara iten şiirlerden oluşur. Kitaptan alıntılar: Hapishaneler Hukukun taşlarıyla inşa edilir, Kerhaneler Dinin tuğlarıyla Ve kısıtlanan, gitgide edilgenleşir ve sonunda arzunun yalnızca gölgesi haline gelir Kayıp Cennet’te yazılıdır bunun tarihi; ve Mesih denir hükümdara veya akla Tırtılın yumurta bırakmak için en güzel yaprakları seçmesi gibi rahip de lanetini en güzel sevinçlerin üzerine bırakır