Yol Ayrımı - Kitap Tavsiyesi
Kemal TAHİR
Yayınevi: İthaki Yayınları
Tür: Roman
Basım Tarihi: 2016
Sayfa Sayısı: 443
Yazar, Esir Şehir üçlemesinin son kitabı olan, Yol Ayrımı’nda İzmir Suikastı ile başlayan ama 1930’lu yıllarda Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kurulması ile perçinleşen, genç Cumhuriyetin yurttaşlarının, siyasilerinin arasında başlayan fikir ayrılıklarını; gerek kahramanlarıyla gerek dönemin siyasilerinin yaptığı işlerden, konuşmalardan ve devrimler üzerinden anlatmıştır. 1929 Dünya Ekonomik Buhranı ile başlayan yoksulluk, onun yansımaları olan acı ve korku, devrimlerin getirdiği yeni düzen, ekonomide, siyasette daha liberal düşünenler, Kuvayı Milliyecilerden oluşan Halk Partisi’ne karşı, yeni kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası’ndan yana olurlar. Onu bir kurtarıcı olarak görürler, özellikle dönemin başbakanı İsmet Paşa’ya, diğer hükümet üyelerine ve Halk Partisi’ne karşı; ve böylece başlar genç Cumhuriyet’in ilk yol ayrımı…
Kemal Tahir bu yol ayrımını anlatırken Lozan Antlaşması, harf devrimi, medreselerin kapatılması, dil meselesi, 1930 senesinde yapılan belediye seçimleri, Atatürk’ün sofrası …gibi dönemin önemli olay ve devrimlerini incelemiştir ve eleştirmiştir. Tahir sadece genç cumhuriyetin değil Osmanlı Devleti’nin sorunlarına da eğilmiştir.; Kanuni döneminin asıl çöküşün başlangıcı olduğu, 1700’lü yıllardan itibaren sürekli savaşıldığını, bu savaşların yenilgiyle sonuçlanması, sonuçların olumsuz getirileri… Tahir, ayrıca Türk toplumunun Batılaşmayı eşya da bulmasının kendi kültürüne getirdiği modası geçmişliği, küçümsemeyi, unutmayı da ele almış ve eleştirmiştir. Bütün bunların yanısıra Osmanlı ve genç Cumhuriyet’in kahramanlık, savaş öyküleri, dönemin insanlarının ruhsal betimlemeleri, merhametli-acımasız, iyi- kötü, saraylısı, fakiri- zengini üzerinden de tarihin bir dönemini göstermeye çalışmıştır yazarımız.
Aşırı milliyetçiliği, İttihatçılığı, bir ittihatçı gözünden vatanı kurtarmak için bulaştığı siyasetten ittihatçılığın sonunu okurken 1910-1973 yılları arasında yaşayan Kemal Tahir’in düşüncelerini, görüşlerini anlarsınız. İlk iki romanda başkahraman olan paşazade Kemal Bey üçüncü roman ilk etapta karşınıza çıkmaz;Romanın girişinde sizi başka başkahramanlar karşılar ama romanın ortalarına doğru Kemal Bey sizi hikayesinin devamı ile karşılayacaktır. Bu olay örgüsü romanlar arasındaki kopukluk gibi gelse de okuduğunuz da anlayacağınız gibi- iki romanın kahramanları ve sonradan eklenen kahramanlarla arasındaki bütünlüğü, yazarın neden o şekilde kurguladığını, yazdığını anlarsınız.
Üçleme olan roman o dönemleri bilmek, anlamak isteyenlerin muhakkak okuması gereken kitaplardan. Bunun en önemli nedeni son Osmanlı ve genç Cumhuriyet’in dönemlerini sıradan halk üzerinden değil de tam tersine dönemin aydını ve aydınları üzerinden, onların zihin dünyalarının bakış açısıyla; dönemin önemli iletişim kaynağı, halkın tek bilgi kaynağı olan gazeteler ve gazetecilik üzerinden anlatmasıdır, göstermesidir, eleştirmesidir. Romanda ayrıca, sayfaları çevirdikçe, günümüzün partileşme üzerine halkta olan ayrımı, siyaset, koltuk, uğruna söylenenleri, yapılanları gözünüzün önünden tek tek, film şeriti gibi geçecektir.
2012 yılında TRT Alev ALATLI uyarlaması ile Kemal Tahir’in bu üçlemesini dizi film yapmıştır.
Kitaptan Alıntılar:
-İktisat buhranı dünyayı altüst ederken…. Her gün yüzlerce banka yüzlerce şirket iflas ediyor. Fabrikalar, madenler, işçilerini dışarı atarak kapılarını kapattılar. Dünya iş çevrelerinde rezaletler, dolandırıcılıklar, kendini öldürmeler gündelik olaylar haline geldi. En güçlü paralar, en güvenilir hisse senetleri paçavralara döndü… Ne zamandır, memur aylıklarını ay başlarında zor ödüyoruz. Çoktan beri gazetelerin en önemli haberi aylıklar üstüne…. ”Aylık cetvelleri hazırlandı”, “Ayrıklar verilecek”, “Aylıklar veriliyor”, “Yarın mutlaka aylık var”….Öğretmenlere bir çok vilayette üç dört aydan beri para verilmiyor. Salt yirmi yaşını bitirmiş erkeklerden alınan yılda üç lira yol parasını ödeyemedikleri için yüzbinlerce vatandaş her yıl otuz gün mahpus yatmakta….
-Aslında hürriyetin hiç kötülüğü olmaz. Hürriyetin kötülüğü, kullanmayı beceremeyenler içindir. Bence, devrimlerin en keskin oldukları dönemler, asıl hürriyet isteyen dönemler sayılmalı... yoksa nasıl izlenir devrimler? Atılımların sonuçları nasıl değerlendirilir.? Hiç kimse hiçbir şey söyleyemiyorsa devrimlerin doğru yolda olup olmadığını nasıl anlayacağız?
Comentarios