Osmanlı’da Batıl İtikatlar ve Büyü - Kitap Tavsiyesi
Nimet Elif ULUĞ
Yayınevi: Doğan Kitap
Tür: Tarih
Basım Tarihi: 2017
Sayfa Sayısı: 293
Kitabımız her ne kadar 1839-1923 yıllar arasını esas alarak Osmanlı’daki büyü, hurafe ve batıl inançları vermeye çalışmışsa da bu inanç ve uygulamaların kökenine de inerek bilgiler verilmiştir. Yazarımız kitabının ilk iki bölümünde Şamanizm, Animizm, Budizm, Hinduizm, Antik Yunan-Roma gibi çok tanrılı inançlardan Semavi dinlere; İslamiyet öncesi Arap dünyası, Orta Asya Göktanrı inancı; Türk İslam dünyası ve Avrupa’nın cadı avları gibi dönemleri de içine alarak batıl itikat ve büyünün toplumsal tarihini okuyuculara sunmuştur. Diğer bölümlere geçildiğinde farklı din ve kültürlerin bir araya geldiği ve birbirlerinden etkilendiği Osmanlı coğrafyasında gerek yönetenlerin sahasında (büyü yapan, yaptıran padişahlar, tılsımlı gömlekler vs.)gerek toplum sahasındaki batıl inanç ve büyülerin nasıl yaşadığını, yaşatıldığını bol bol örnekler verilerek açıklanmıştır.
Toplumu anlamanın ve bilmenin yollarından biri de o toplumun edebiyatını okumaktır. Yazarımız dönemin kayıtlarının dışında bu yolu da seçerek bizlere, ilk olarak divan edebiyatı sonrasında ,19 yy. Batılaşma ürünlerinden biri olan, Osmanlı romanlarındaki, batıl inanç, hurafe ve büyülere olan inancı, eleştirileri anlatmaya çalışmıştır, dönemin aydınlarının da bu konuyla ilgili görüşleriyle beraber.
Büyü, muska, tılsım, iksir gibi inanç ve uygulamaların, Osmanlı Devleti’nde hem klasik dönem hem Batılaşma döneminde, toplumun, yönetenlerin ve aydınların tarafından nasıl algılandığı ve bunlarla uğraşan sınıfın nasıl ortaya çıktığını anlamak, bilmek ve okumak isteyenlerin okuması gereken bilimsel bir kitaptır, elimizdeki bu kitap.
Akıcı bir üslup, anlaşılır bir dili vardır. Bol dipnotludur. Faydalanılan kaynakların hepsini bir arada görebileceğimiz bir “kaynakça” kısmı olmaması kitabın tek olumsuz yanıdır.
Not: Kitapta ayrıca Osmanlı modernleşmesinden Cumhuriyete geçişteki o sancılı süreçte yöneten sınıf ile yönetilen sınıfın birbirlerinden ayrıştığı ve yabancılaştığı ve aydın kesiminde bu konudaki tepkilerini görürsünüz, kısaca Osmanlı toplumunu daha yakından tanırsınız.
Kitaptan Alıntılar:
*Büyücülük ve cincilik halk kültüründe oldukça önemli bir role sahipti. Eğitim eksikliğinin ve tıbbi bilgi yetersizliğinin ortaya çıkardığı bir meslek grubunu da üfürükçüler oluşturmaktaydı. Gerçi ulema ve halk arasında “büyü hak, yapan da yaptıran da kafirdir” sözü çok yaygındı, ancak İstanbul’da dönem dönem, zamanın en önemli hekimlerinden çok daha meşhur üfürükçüler ve büyücüler yaşamıştır…
*Batıl inançlar ve büyü, Osmanlı toplumsal kültürün önemli bir öğesi ve bu kültürün dışa vurum yollarından biri olarak önem taşır ve onun kuşaktan kuşağa aktarımında çok önemli rol oynar…
*Müslüman bir Osmanlı’nın türbede adak adaması, üfürükçü ya da büyücü dolaşması, yeri geldiğince gayrimüslim bir hocadan hastalığı için medet umması ya da gayri müslim bir Osmanlının Müslüman görünümlü bir hocanın tedavilerinde çözüm aramasına çok sık rastlanır. İstanbul’un kozmopolitik yapısı düşünüldüğünde, aslında bu hiç de garipsenecek bir durum değildir. Paganlarca kutsal sayılan su kuyularında ya da Hristiyan aziz ve azizlerin ayazmalarında adak adayıp oralardan su içmek; hatta bazı su kuyularının tekkelerin şifa umulan kaynaklarına dönüşmesi oldukça doğaldır…
Comments